понеделник, 15 януари 2024 г.

Şabanali Ahmed: "Sofya Şehir Mahkemesinin Müslüman Kurultayının tescilini yapmamak için hiçbir neden yok"

 


2009 yılında yapılan Bulgaristan Müslümanları Olağan Kurultayında Yüksek Şura Başkanı seçilen Kırcaali eski Bölge Müftüsü Şabanali Ahmed 12 Şubat 2011 tarihinde düzenlenen Bulgaristan Müslümanları Olağanüstü Kurultayında tüm delegelerin oyları ile yine aynı makama seçildi. Şabanali Ahmed, Kırcaali Haber Gazetesi muhabiri Resmiye Mümün'ün sorularını yanıtladı.

- Sayın Ahmed, 12 Şubat'ta Bulgaristan Müslümanları
nın Olağanüstü Kurultayı düzenlendi. Kurultaya katılım oranı nasıldı ve nereden misafirler katıldı?


- Öncelikle 12 Şubat 2011 tarihinde düzenlenmiş olan Bulgaristan Müslümanları
nın olağanüstü kurultayı tüm Bulgaristan Müslümanlarına hayırlı olmasını temenni ediyorum. İnşallah, neticeler, alınan kararlar Bulgaristan Müslümanları açısından faydalı olur ve daha rahat bir şekilde dini hayatlarını devam etmelerini sağlar. Bulgaristan Müslümanları Kurultayı bildiğiniz gibi olağanüstü bir kurultaydı. Son bir yıl içerisinde Başmüftülük sorunu çok ciddi bir boyuta ulaşmıştı. Başmüftülük binası da mühürlenince bundan bir buçuk yıl önce yaptığımız kurultaya rağmen yeni bir olağanüstü Kurultay yapmaktan başka çaremiz kalmadı. Bu kurultayın düzenlenmesi için tüm encümenliklerin imzası var. Bu doğrultuda 8 Aralık 2010 yılında düzenlenmiş olan Yüksek Şura oturumunda 12 Şubat 2011 tarihinde olağanüstü kurultayın yapılmasına karar verildi ve iki ay gibi kısa bir sürede hızlı hazırlıklarla 12 Şubat'ta kurultayı artık geride bıraktık. Bence güzel bir kurultay oldu. Katılım beklediğimizden iyi düzeydeydi. 1000 civarında delege katıldı. Onların dışında yurt içi ve yurt dışından 300 dolayında misafirlerimiz vardı. Bununla beraber uluslararası teşkilatlardan büyük ilgi gördü. Cumhurbaşkanı Pırvanov'tan, Başbakan Borisov'tan kutlama mesajları alındı. ABD Büyükelçisi dahil birçok ülke elçiliklerinin temsilcileri bizzat kurultayda bulundu. İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri adına danışmanı Saadettin Tayyip Bey kurultaya katıldı ve onun mesajını iletti. Mesajda Başmüftülük sorununu İslam Konferansının yakından takip ettiğini ve inşallah kurultayın bu konuda çözüm olması gerektiğini söyledi. Bununla beraber Uluslararası İslam Örgütü IRCICA Başkanı, Türkiye Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı da kurultaya katılan misafirler arasındaydı. Hemen bütün Balkan müftüleri bizzat iştirak ettiler. Bu katılım gösteriyor ki, artık herkes sorunun çözülmesini istiyor, Bulgaristan'ın Müslümanlar üzerinde baskı varmış görüntüsünü kaldırmak istiyor, ya da var olan sorunun birlik beraberlik içerisinde çözülmesini istiyor. Biz de kurultaydan önce zaten bunu söyledik ve kurultay günü de aynı mesajı verdik. Bu kurultay herkese açıktı. Hatta biz, Başmüftü ve ben delege değildik, misafiriydik. Misafir olarak da aday olduk ve güven aldık. Aynı şeyi bu görev için talip olan, ya da bu görevi kendisinin yürüteceğini söyleyen Gencev de gelip aday olabilirdi. Orada 1000 delegenin güvenoyunu alıp göreve seçilebilirdi.
Bu kurultaydan sonra temennimiz daha güzel bir şekilde çalışmaların devam etmesi ve Bulgaristan Müslümanları
na hayır ve huruz getirmesidir.

- Kurultayın düzenlendiği gün Gencev de bir
Başmüftü seçtiklerini ilan etti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Evet, aynı gün bizim kurultaya paralel olarak Gencev de Başmüftü seçtiğini ilan etti. Basından öğrendiğimiz kadar, bu seçim onun Şurası tarafından yapılmış. Sayın okurlarımıza şunu beyan etmek istiyorum ki, bir kere onun 25 kişilik Şurasından şu anda mevcut üye sayısı 11. Onun için 25 kişilik Şurasını toplaması mümkün değil, çünkü İstinaf Mahkemesi Gencev'in Şurasını yenileme talebini reddetti. Bu vesileyle onun iddia ettiği 25 kişilik Şura Başmüftü seçmedi. Yani orada yer alan 25 kişinin yarısı Şura Üyesi değildi. Bu çerçevede onun yaptığı sadece gündemi saptırmaktır. Gencev, yeni bir Başmüftü seçtik, diyerek Bulgaristan Müslümanlarının Genel Kurultayını gölgede bırakmak istiyor.

- Sayın Ahmet, ulusal ve uluslararası katılımı göz önünde bulundurursak, Sofya
Şehir Mahkemesi bu kurultayı tescil edecek mi?

- Sofya Şehir Mahkemesi
ne kurultayın tescili için dün /15.02.2011/ başvuru yapıldı. Tescilin yapılmaması için hiçbir sebep yok. Dediğiniz gibi hem ulusal, hem uluslararası arenada ilgiyi göz önünde bulundurursak, bununla beraber delege sayısını, yani rakam olarak ciddi manada katılımı göz önünde bulundurursak, buna ilaveten çok düzenli, tertipli ve Müslümanların bunu bizzat talep etmesi, bu sorunun çözümünü istemesi bizi hakikaten umutlandırıyor. Sofya Şehir Mahkemesi’nin sağduyuyla ve kanuna uygun olarak hareket ederek bu kurultayı tescil edip Müslümanlar arasında suni olarak yaratılan bu parçalanma gündemini ortadan kaldırmasını bekliyoruz.

- Kurultayı engellemek için Nedim Gencev savcılığa başvuracağını bildirmişti. Son aldığımız bilgilere göre, Kırcaali bölgesindeki delegeler kurultay günü Kırcaali Emniyeti adına
sahte davetiyeler almış. Bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

- 1990 yılından beri bir kurultay yapılıp da Gencev tarafından savcılığa verilmeyeni yok. Hepsi oradan geçiyor. Çünkü onun zaten başka bir işi de yok. Bu bakımdan
bu bizim için yeni bir haber değil. Ama diğer değindiğiniz konuyu ben Cuma akşamı öğrendim. Aslında umut ettiğim Bulgaristan Emniyeti, bu işin arkasını bırakmayacak. Polis adına imza yetkisini kullanarak, birilerine kurultay saatinde polise gelme davetiyesi gönderen kişinin kim olduğunun öğrenilmesini bekliyoruz. Asıl bu bize değil, Bulgaristan İçişleri Bakanlığına (MVR) ve Emniyetine yapılan büyük bir hakaret, büyük bir saygısızlıktır.

Söyleşi: Resmiye MÜMÜN

16 Şubat 2011, Kırcaali Haber Gazetesi Sitesi


петък, 12 януари 2024 г.

Abdülkadir Aptişev: "Türkçe okunmazsa, millet olarak kayboluruz"



Abdülkadir Aptişev, Kırcaali bölgesinde en gözde gelen Türk Dili ve Edebiyatı hocalarından biri. O, 1934 yılında Murgovo (Esmerli) köyünde dünyaya geldi. Halihazırda Kırcaali'de yaşıyor. Yıllar boyu Kırcaali ve yöresinde Türk çocuklarına ana dili öğretmenliği yaptı. Plovdiv (Filibe) Paisiy Hilendarski Üniversitesi Kırcaali Lyuben Karavelov Şubesi'nde Türkçe Bölümü kapanıncaya kadar ders verdi. Halihazırda ilerleyen yaşına rağmen ömrünü adadığı Türkçe sevdasıyla yaşıyor.


-Sayın Aptişev, gazetemizin okurlarına hayat hikayenizi kısaca anlatır mısınız?

- Kırcaali Pedagoji Mektebi
ni bitirdikten sonra yine aynı okulda iki yıl hocalık yaptım. Çünkü o zamanlarda Durgut Ragıp, Apturrahman Mehmed, Mehmed Mustafa gibi hocalarım haddim olmadan beni yanlarına aldılar. Bu okutmanlar üniversite mezunu değil de Nüvvap bitirmişlerdi ama yüksek eğitimlilere taş çıkartacak güçteydiler. Bir yıl da Türk Lisesi'nde okutmanlık yaptım. O sırada bu okulda Allah rahmet eylesin, şair İzzet Naim okuyordu. Sofya Üniversitesinde 1956-1961 yıllarında Türk Dili ve Edebiyatı ve Bulgar Dili ve Edebiyatı okudum. O sıralarda yerli Pedagoji Okulu hocalarımla birlikte "9. Sınıf Edebiyat ve Okuma" Türkçe ders kitabı çıkardık. Onu Türk çocuklarına yardımcı olması için aralıksız çalışarak hazırladık. Üniversiteyi ikmal edince Çiflik köyü okulunda yedi yıl müdürlük yaptım. O yıllarda çocuklar Türkçeyi büyük bir merakla okuyorlardı. Okulu genişletip, yatılı yaparak liseye dönüştürmeyi başardık. Hocam Ragıp Durgut Kırcaali Mitko Palauzov Lisesi'nden emekliye ayrılınca onun yerine sekiz yıl Türkçe öğretmeni olarak çalıştım. Daha sonra Bulgarlaştırma sürecine hazırlık döneminde Türkçe eğitimi kapatılmaya başlandı ve öğretmenler görevden alındılar. Bu yıllarda şehrin çeşitli liselerinde ve Rodopi Öğrenci Yurdunda toplam 18 yıl eğitmenlik yaptım. Emekliye ayrılınca 1998 yılından Momçilgrad (Mestanlı) İmam Hatip Lisesi'nde bir buçuk yıl müdür görevinde bulundum. Daha sonra eski Kırcaali Belediye Başkan Yardımcısı Yaşar Şaban'ın teklifiyle buradaki üniversitenin şubesinin Türkçe Bölümüne lektör olarak okutmanlığına getirildim. Türkçe Bölümü kapanıncaya kadar yaklaşık on yıl Türk Grameri ve pratik dersleri verdim. Ayrıca Kırcaali'de Türkçe basılan Yeni Hayat gazetesinin hazırlanmasında bir buçuk yıl yardımcı oldum. Orada şair-yazar Durhan Ali, Allah rahmet eylesin, gazeteci Seyit Kerim ve öğrencilerimizden Vicdan Ahmet ile beraber çalıştık. Türkçe Bölümünün kapatılması bence çok büyük bir hata, çünkü Kırcaali Türklerle meskun olan bir yer. Türk folkloru burada yaşıyor ve Türkçe okuyan üniversitelilerin halkla bağlantı kurmaları gerekiyor. Ne yazık ki, Türkçe öğretimi Plovdiv'e değiştirildi. Maksat apaçık ortadadır. Ben geçmiş yıllarımın çoğunu ana dilim Türkçeye adadım ve onun sevdasıyla da yaşıyorum.

-Türkçeye olan sevdanız nasıl doğdu? O zamanlarda da Türkçe okuma sıkıntısı yaşanıyor muydu?

-Tabii ki, bana Türkçe sevdasını
ana dili hocalarım aşıladı. Daha Murgovo'da ilkokulda bana Türkçe yazma ve okumayı Halil Hasan Hocam öğretti. Ayrıca Kur'an-i Kerim ve din dersleri de veriyordu. Çiflik'teki ortaokula kar kış demeden yaya gidip geliyordum. Orada ilk Türkçe hocam Durgut Ragıp idi. Onun mükemmel Türkçesi bana büyük etki verdi. O Türkçeye büyük önem veriyordu. Ülkede ana dilimizde basılan gazete, dergi ve kitapları hepimize satın aldırıyordu ve onları okumamız için ısrar ediyordu. Basılan şiir, hikaye ve romanları okuyup, kalem denemeleri yapıyorduk.
Türkçe
nin okunması için zamanında biz de çok mücadele ettik. Ben Sofya Üniversitesinde Türk ve Bulgar Dili okurken, o dönemin bilim adamları Prof. Pırvev ve Prof. Andreyçin'e "Bulgaristan'da Türkçe okutulmalı mı, okutulmamalı mı? diye sorduklarında ikisi de hemfikir olarak, "Bulgaristan'da Türkler var oldukça Türkçe okutulmalı" diyorlardı. Türkçe okunuyordu, fakat yıldan yıla sınırlandırılmaya başlandı. Çünkü bazı kendini bilmeyen kişiler, "Türkçe lüzumsuz, buradaki Türkleri Türkiye ile bağlamaya yardım ediyor" diye konuşuyorlardı. Ve iki devletteki Türk halkını birbirleriyle bağlamamak için Türkiye Türkçesi ile Bulgaristan Türkçesini ayırmaya çalışıyorlardı. Halbuki bizlere Bulgar Dilini okutan Andreyçin ve Sentaks derslerini veren Prof. Konstantin Popov da Bulgaristan Türkçesinin Türkiye Türkçesinden ayrılmaması gerektiğini düşünüyorlardı. Hocalarımızın hepsi çok hazırlıklı okutmanlardı. Eski Türk Dili Edebiyatı hocamız, Allah rahmet eylesin, Rıza Mollov idi.

-Hocam, Türk çocuklarının
ana dilini okumamalarına sebep ders kitaplarının eksikliği mi? Bir de Türk TV kanallarını izlemekle çocuklarımız ana dilini öğrenebilir mi?

- Maalesef, hayır. Bizler yeterince öğretmen yetiştirdik. Hatırlıyorum da teknik ihtisaslı olan öğrencilere bile Türkçe diploması verdik. Tahminime göre, yaklaşık 800-1000 Türkçe öğretmeni hazırladık. Onlardan birçokları Türkiye'ye veya başka ülkelere göç ettiler. Gerçek şu ki, çocuklarımız
ana dilini okumak istemiyorlar, çünkü o küçümsetiliyor. Onlara "Siz Türkçe biliyorsunuz! Almanca, Fransızca okuyun" deniliyor. Son zamanlarda ise İngilizceye büyük önem veriliyor. Halbuki çocuklar ana dillerini iyi benimsemedilerse, yabancı bir dili doğru dürüst öğrenemezler. "Aç kapıyı, ört kapıyı!" öğrenmekle İngilizce veya başka bir dil öğrenilmiş sayılamaz. Ayrıca Türkçeyi iyi bilmek, iki komşu ülke arasında dostluk köprüleri kurulmasını sağlıyor. Türk kanallarının izlenmesi bu konuda yardımcılık yapıyor, ama Türk Dilinin bu şekilde bilim açısından öğrenilmesi mümkün değil. Oysa Türkçeyi ne pahasına olursa olsun korumalıyız. Bunun için de Türkçeyi okumak, okutmak ve öğrenmek gerekmektedir. Kitaplardan başka Türkçe gazetelerin basılması da önemli. Onlarda bilmece, masal ve çocukların dikkatini çekecek yazılar bulunmalıdır. Tek sözle, Türkçeye sahip çıkmazsak, millet olarak kaybolup gideriz. Çünkü dil bir milletin temel unsurlarından biridir. Onun için Türklüğü muhafaza etmek boynumuzun borcudur.

-Sayın Hocam, bu durumda,
ana dilimiz Türkçenin okunması için neler yapılmalı?

-Türkçe okutulmalı ve okunmalı ama şimdiki gibi paramparça değil. Türkçeyi okutmak için az çok araç gereç olması gerekiyor. Bizim Türkçe ders kitapları ise artık 18 yıllık ve helvacı defterinden beter oldular. Bu kitaplar acele çıkarıldı ve onlarla az veya çok birkaç yıl idare edildi, fakat o zamandan bu yana bir makalelik bile ders kitabı basılmamıştır. Yani
ana dilinin okutulması için biricik şart öğrencilerin ellerine ufak bir kitap vermektir. Onda yerli şair, yazar ve öğretmenlerin derlemiş olduğu yerli kişilerin ele aldığı hikayeler ve şiirler tanıtılmalı. Ders kitabının yerli uzmanlar tarafından hazırlanması gerekiyor. Bunun için yetişkin öğretmenlerin tecrübeleri alınabilir. İçerik olarak genellikle masallar, bilmeceler, türküler, efsaneler ama güzel Türkçe ile yazılmış eserler seçilip, çocuklara takdim edilmeli. Aksi takdirde eski ders kitabında görülen uygunsuz metinler olacak. Mesela, 3. veya 4. sınıfta mıydı, hatırlıyorum "Doldur nine yoğurdu!" diye bir metin vardı. Sözde Rodoplar için yazılmış ama Türk askerin Doğu'da savaş çilesini anlatıyordu. Yani bu kitapta Atatürk'ün resimleri atılıp, geride kalan konular hemen hemen Türkiye çocuklarına uygun bir şekilde verilmiştir. Bu kitaplar dil bakımından çocuklara yardım ediyor ama anlam, mana, ideolojik bakımından hayır. Çünkü çok yerlerde noksanlıklar var. Biz bunları zamanında izledik ve yeni kitap çıkarılmasını teklif ettik, fakat olmadı. Halbuki güzel doğa manzaralarıyla dolu bir kitapçık yeterlidir.

-Yazılı miras olarak gelecek nesillere ne bırakmak niyetindesiniz?

-Çok şey planlaştırdım ama hiç biri gerçekleştirilmedi. Bizden sonra gelecek nesillere, demin bahsettiğim 9. sınıf edebiyat kitabını, bir de 2000 yılında çıkan "Atatürk'ü Andık" kitabını bırakıyorum. Onun baskı sayısı 1000 adet, fakat okurlara yeterli olmadı. Sponsor bulabilirsek, daha en az 500 adet basılsa çok iyi olacak. Amacım "Oreşnitsalı
(Hasımlar) şair Ferhat'ın tüm eserlerini ve 1922 yılında Kırcaali'de basılan Atatürk Destanını kitap halinde yayınlamak. Her şeyi sağlığıma ve zamana bırakıyorum.

Söyleşi: Resmiye MÜMÜN

8 Şubat 2011, Kırcaali Haber Gazetesi Sitesi

23 Şubat 2011, Kırcaali Haber Gazetesi

неделя, 7 януари 2024 г.

Tiyatro Müdürü İgnatov: Kadriye Latifova Sahnesi Oyuncuları Aktif Çalışıyorlar




-Sayın İgnatov, Kadriye Latifova Sahnesi oyuncuları şu anda nasıl çalışmalar yürütüyorlar?

-“Yamyam Kadın” temsilinde Kadriye Latifova Sahnesi’nde yer alan üç aktör oynuyor-Rahim Rakıp-Raka, Sevgül Kardamova ve Leman Saledin. Bu onların profesiyonelliğini geliştirmeleri için güzel bir fırsat. Şu anda eski Türk tiyatrosu oyuncuları Panço Pançev’in  “Ştrıklitsa” (Büvelek) oyununun provalarını yapıyorlar.  O, bir müzikal temsil olup Türkçe ve Bulgarca oynanacak, ayın sonuna kadar prömiyerini düşünüyoruz.  Bu günlerde “Balkanlar Gülüyor” adı altında büyük bir temsilin hazırlığına başlıyoruz. “Kadriye Latifova” solistlerine ve bale grubu oyuncularına ön vereceğiz. Tahminen temsili 27 Mart Uluslararası Tiyatro Günü’nde sunacağız. Tek sözle, Kırcaali tiyatrosunda kalan eşki Kadriye Latifova Tiyatrosu’nun tüm yaratıcı grubu aktif bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. “Türk Halk Masalları”nı oynamaya devam edeceğiz. Oyunu bölgede ve Türkiye’de festivallerde sahneleyeceğiz. Görüldüğü gibi,  konuşulanların aksine, “Kadriye Latifova” yaratıcılarının hepsi etkin olarak faaliyetini sürdürüyorlar ve tiyatrodan uzaklaştırıldıkları doğru değildir. Reform üzere sadece idari ve teknik personel sınırlandırıldı.  

-“Ştrıklitsa” hakkında biraz bilgi verir misiniz?

-“Kalpaklar Masalı”, Pançev’in en  güzel piyeslerinden biridir. Türkçe’ye tercümesi çok başarılı oldu. Önceden “ Kalpaklar Masalı “ olarak oynanan piyes, şimdi “Ştrıklitsa” şeklinde sunulacak. Bence Kadriye Latifova Sahnesi’nin genç aktörleri ve solistleri  oynayacağı için çok güzel bir temsil olacak. Zaten onun Türkiye tiyatro festivallerinin programına girmesinini umit ediyoruz.

-Türkiye tiyatro sanatçıları ile ortak çalışmalarınız olacak mı?

-Türkiye’nin en iyi Türkçe-Bulgarca tercümanlarından biri olan Prof. Dr. Hüseyin Mevsim ile ileride ortak yaratıcı projeleri geliştirmek  üzere görüşme yaptık. Bizim önceden oynadığımız  “Çiğ” piyesinin tercümesi ona aittir. Ondan en güzel Bulgarca tercümesi olan Türk piyesleri  sunmasını bekliyoruz. “Çiğ”nin müellifi Tuncer Cücenoğlu ile de iş birliğimizi sürdüreceğiz. Yani Türkiye sanatçıları ile ortak çalışmalar eskiden olduğu gibi tüm hızla devam ediyor.

-Bu sezonda öngörülen başka projeler var mı?

-Tabii ki. Bizleri ciddi çalışmalar bekliyor. Dokuz kişilik bale grubu, Maya Gabrovska’nın yönetmenliğinde tamamen folklor üstüne tek başına temsil gerçekleştirmek istiyor. Koreografi çalışmalar başlıyor. Folklor dedimse, Türk, Bulgar ve Balkan halk müziği söz konusudur. Geçen hafta bale grubunun durumunu gözden geçirdik ve ciddi çalışmalar yaptığını tespit ettik.  Rahat iş için uygun şartlar yarattık. Çünkü daha önceden bale oyuncularının soğukta, gereken takım elbiseleri olmaksızın dans ettiklerini biliyoruz. Onların başarı gösterebilmeleri  için ihtiyaçlarını giderdik. Tekrar belirtmek isterim ki, medyalarda öne sürülen  Kadriye Latifova Devlet Müzikal Dram Tiyatrosu’nun Dimitır Dimov Dram ve Kukla Tiyatrosu ile birleştirilince eritildiği görüşlerini kabul etmiyoruz. Bence bunu söyleyenler yanılıyorlar ve böylece toplumu yanıltıyorlar. Üstelik bu kişiler dürüst olmayıp aktif çalışan eski Türk Tiyatrosu oyuncularına bir nevi çalışmıyorlar diyorlar, dolayısıyla hakaret etmiş oluyorlar. Ayrıca yerli profesiyonel müzisyenleri bir araya toplayarak Orhan Murad yönetmenliğinde orkestrayı canlandırmak niyetindeyiz.

- Kırcaali bölgesindeki belediyelerin birleşip bir Türk tiyatrosu kuracakları duyuruldu. Bu durum sizde endişe yaratıyor mu?

-Hiç can sıkmıyorum, çünkü bu çok güze bir fikir. Kötü olan şu ki, Kadriye Latifova Tiyatrosu’nun diğer tiyatroyla birleştirilmesine kontradan doğan bir fikir olması. Ben kültür alanında kontra üzere çalışılmaması gerektiği kanaatindeyim. Yoksa bir tiyatro kurulması çok güzel bir olay ve biz ona elimizden gelenle yardım etmeye hazırız. Yeter ki, profesyonel sanatçılarla çalışılsın. Ben inanıyorum ki, kurucular bu tiyatroda canla başla emek verecek  kişiler bulacaklar. Umarım, Ömer Lütfi Türk Kültür Derneği çalışmalarını tekrar etmeyecekler. Çünkü ne kadar çeşitli yaratıcı gösterileri olursa, o kadar Türk kültürünün gelişmesi başarılı olacak. Önemli olan bu sanatçılar adına yapılsın.  

-Kadriye Latifova Sahnesi ile ilgili problemler ne?

-Biz önceden kurulan Türkiye ile iyi ilişkileri tüm zorluklara rağmen yeniden canlandırmak çabasındayız. Çünkü oradaki tiyatro çevrelerinde Kadriye Latifova Tiyatrosu’nun birleştirildiği değil de, kapandığı biliniyor. Biz ise, ürünümüzü satmak için Türk sahnelerinin yardımına muhtacız. Bunun için bugün Kırcaali’ye bir Türk tiyatrosunun müdürü geliyor. Tiyatroların birleşmesi bizim kararımız değildi, siyasi bir karardı. Bizim amacımız, Türk kültürünü yaşatmaya devam ederek , sözde değil, gerçekte Bulgaristan etnik modelinin Avrupa Birliği modeline uygun olduğunu dünyaya göstermektir. Bu bağlamda, izninizle bir parantez açayım, 26 Aralık Mogilyane’de (Kayaloba) köyünde gerçekleşen Türkan Bebeği Anma Töreni’nde gösterimiz için çok yüksek not aldık. Gerek belediye başkanları, gerek milletvekilleri ve halktan seyirciler bizi kutladılar. Bu bizi sevindiriyor ve daha nice başarılı ürünler sunmaya teşvik ediyor.

-Tiyatro salonunun devamlı dolu olmasını nasıl başaracaksınız?

-Herkesin bildiği gibi Kırcaali halkı şehri terk etmeye devam ediyor ve tiyatro salonları boşalıyor. O yüzden de biz çok yolculuk yapıyoruz ve birçok temsilleri başka sahnelerde oynuyoruz. Biz genç oyuncularımızın yetişmelerine yardımcı oluyoruz.  Geçen gün Teodor Kukov’un rejisör olarak mezun olduğu temsilinde olduğu gibi Kırcaali seyircisine salonlarımızı doldurmasını diliyorum. Ondan önce Atanas Atanasov, onu rejisör kılan diplom temsili sunmuştu. Aynı şekilde eski Türk tiyatrosu ekibinden bir sanatçıyı da rejisör olarak hazırlama niyetindeyiz. Amacımız kendi kadrolarımız olsun.

-Bir medyada Kırcaali tiyatrosunun 2011 yılından itibaren taksimli bütçe üzere finanse edilmesinde kapanma tehlikesi yaşayacağını söylüyorsunuz.  Bunu açıklar mısınız?

-Bütçenin taksimlenmesi için ölçütler oluşturulup hükümet tarafından kabul edilmesi bekleniliyor. Tiyatromuzun maliyet borcu olmadan 2010 yılını kapatması, borcu olan başka tiyatrolara kıyasla  güzel bir olay. Kadriye Latifova Tiyatrosu’nun bazı borçlarını ödememiz önemli idi. Şimdi şubat ayına kadar maaş konusunda rahatız. İstemler yürürlüğe girince meslektaşlarla bir çözüm arayacağız. Bizim üç bölümümüz var: Dram, Kukla ve  Kadriye Latifova Sahnesi.  Razgrad (Hazargrad) ve Kırcaali Türk tiyatroları daha birkaç ay önce diğer tiyatrolarla birleştirildi ve bence onlara taksimli bütçe sistemine geçirmek için bir yıl ek süre verilmesi gerekli. Çünkü etkin oldukları halde bu bölümlerin çalışması ölçülebilecek. Bu şartlar göz önünde bulundurulmazsa, Kırcaali tiyatrosunun bir bölümü zorluk çekecek ve ekibinde sınırlama yapılmasını kılacak. Bu yüzden hükümetin Bulgaristan’da eski Türk tiyatrolarıyla ilgili özel karar alması mantıklı olacak.

Söyleşi: Resmiye MÜMÜN

17 Ocak 2011, Kırcaali Haber Gazetesi Sitesi 

2 Şubat 2011, Kırcaali Haber Gazetesi