петък, 12 януари 2024 г.

Abdülkadir Aptişev: "Türkçe okunmazsa, millet olarak kayboluruz"



Abdülkadir Aptişev, Kırcaali bölgesinde en gözde gelen Türk Dili ve Edebiyatı hocalarından biri. O, 1934 yılında Murgovo (Esmerli) köyünde dünyaya geldi. Halihazırda Kırcaali'de yaşıyor. Yıllar boyu Kırcaali ve yöresinde Türk çocuklarına ana dili öğretmenliği yaptı. Plovdiv (Filibe) Paisiy Hilendarski Üniversitesi Kırcaali Lyuben Karavelov Şubesi'nde Türkçe Bölümü kapanıncaya kadar ders verdi. Halihazırda ilerleyen yaşına rağmen ömrünü adadığı Türkçe sevdasıyla yaşıyor.


-Sayın Aptişev, gazetemizin okurlarına hayat hikayenizi kısaca anlatır mısınız?

- Kırcaali Pedagoji Mektebi
ni bitirdikten sonra yine aynı okulda iki yıl hocalık yaptım. Çünkü o zamanlarda Durgut Ragıp, Apturrahman Mehmed, Mehmed Mustafa gibi hocalarım haddim olmadan beni yanlarına aldılar. Bu okutmanlar üniversite mezunu değil de Nüvvap bitirmişlerdi ama yüksek eğitimlilere taş çıkartacak güçteydiler. Bir yıl da Türk Lisesi'nde okutmanlık yaptım. O sırada bu okulda Allah rahmet eylesin, şair İzzet Naim okuyordu. Sofya Üniversitesinde 1956-1961 yıllarında Türk Dili ve Edebiyatı ve Bulgar Dili ve Edebiyatı okudum. O sıralarda yerli Pedagoji Okulu hocalarımla birlikte "9. Sınıf Edebiyat ve Okuma" Türkçe ders kitabı çıkardık. Onu Türk çocuklarına yardımcı olması için aralıksız çalışarak hazırladık. Üniversiteyi ikmal edince Çiflik köyü okulunda yedi yıl müdürlük yaptım. O yıllarda çocuklar Türkçeyi büyük bir merakla okuyorlardı. Okulu genişletip, yatılı yaparak liseye dönüştürmeyi başardık. Hocam Ragıp Durgut Kırcaali Mitko Palauzov Lisesi'nden emekliye ayrılınca onun yerine sekiz yıl Türkçe öğretmeni olarak çalıştım. Daha sonra Bulgarlaştırma sürecine hazırlık döneminde Türkçe eğitimi kapatılmaya başlandı ve öğretmenler görevden alındılar. Bu yıllarda şehrin çeşitli liselerinde ve Rodopi Öğrenci Yurdunda toplam 18 yıl eğitmenlik yaptım. Emekliye ayrılınca 1998 yılından Momçilgrad (Mestanlı) İmam Hatip Lisesi'nde bir buçuk yıl müdür görevinde bulundum. Daha sonra eski Kırcaali Belediye Başkan Yardımcısı Yaşar Şaban'ın teklifiyle buradaki üniversitenin şubesinin Türkçe Bölümüne lektör olarak okutmanlığına getirildim. Türkçe Bölümü kapanıncaya kadar yaklaşık on yıl Türk Grameri ve pratik dersleri verdim. Ayrıca Kırcaali'de Türkçe basılan Yeni Hayat gazetesinin hazırlanmasında bir buçuk yıl yardımcı oldum. Orada şair-yazar Durhan Ali, Allah rahmet eylesin, gazeteci Seyit Kerim ve öğrencilerimizden Vicdan Ahmet ile beraber çalıştık. Türkçe Bölümünün kapatılması bence çok büyük bir hata, çünkü Kırcaali Türklerle meskun olan bir yer. Türk folkloru burada yaşıyor ve Türkçe okuyan üniversitelilerin halkla bağlantı kurmaları gerekiyor. Ne yazık ki, Türkçe öğretimi Plovdiv'e değiştirildi. Maksat apaçık ortadadır. Ben geçmiş yıllarımın çoğunu ana dilim Türkçeye adadım ve onun sevdasıyla da yaşıyorum.

-Türkçeye olan sevdanız nasıl doğdu? O zamanlarda da Türkçe okuma sıkıntısı yaşanıyor muydu?

-Tabii ki, bana Türkçe sevdasını
ana dili hocalarım aşıladı. Daha Murgovo'da ilkokulda bana Türkçe yazma ve okumayı Halil Hasan Hocam öğretti. Ayrıca Kur'an-i Kerim ve din dersleri de veriyordu. Çiflik'teki ortaokula kar kış demeden yaya gidip geliyordum. Orada ilk Türkçe hocam Durgut Ragıp idi. Onun mükemmel Türkçesi bana büyük etki verdi. O Türkçeye büyük önem veriyordu. Ülkede ana dilimizde basılan gazete, dergi ve kitapları hepimize satın aldırıyordu ve onları okumamız için ısrar ediyordu. Basılan şiir, hikaye ve romanları okuyup, kalem denemeleri yapıyorduk.
Türkçe
nin okunması için zamanında biz de çok mücadele ettik. Ben Sofya Üniversitesinde Türk ve Bulgar Dili okurken, o dönemin bilim adamları Prof. Pırvev ve Prof. Andreyçin'e "Bulgaristan'da Türkçe okutulmalı mı, okutulmamalı mı? diye sorduklarında ikisi de hemfikir olarak, "Bulgaristan'da Türkler var oldukça Türkçe okutulmalı" diyorlardı. Türkçe okunuyordu, fakat yıldan yıla sınırlandırılmaya başlandı. Çünkü bazı kendini bilmeyen kişiler, "Türkçe lüzumsuz, buradaki Türkleri Türkiye ile bağlamaya yardım ediyor" diye konuşuyorlardı. Ve iki devletteki Türk halkını birbirleriyle bağlamamak için Türkiye Türkçesi ile Bulgaristan Türkçesini ayırmaya çalışıyorlardı. Halbuki bizlere Bulgar Dilini okutan Andreyçin ve Sentaks derslerini veren Prof. Konstantin Popov da Bulgaristan Türkçesinin Türkiye Türkçesinden ayrılmaması gerektiğini düşünüyorlardı. Hocalarımızın hepsi çok hazırlıklı okutmanlardı. Eski Türk Dili Edebiyatı hocamız, Allah rahmet eylesin, Rıza Mollov idi.

-Hocam, Türk çocuklarının
ana dilini okumamalarına sebep ders kitaplarının eksikliği mi? Bir de Türk TV kanallarını izlemekle çocuklarımız ana dilini öğrenebilir mi?

- Maalesef, hayır. Bizler yeterince öğretmen yetiştirdik. Hatırlıyorum da teknik ihtisaslı olan öğrencilere bile Türkçe diploması verdik. Tahminime göre, yaklaşık 800-1000 Türkçe öğretmeni hazırladık. Onlardan birçokları Türkiye'ye veya başka ülkelere göç ettiler. Gerçek şu ki, çocuklarımız
ana dilini okumak istemiyorlar, çünkü o küçümsetiliyor. Onlara "Siz Türkçe biliyorsunuz! Almanca, Fransızca okuyun" deniliyor. Son zamanlarda ise İngilizceye büyük önem veriliyor. Halbuki çocuklar ana dillerini iyi benimsemedilerse, yabancı bir dili doğru dürüst öğrenemezler. "Aç kapıyı, ört kapıyı!" öğrenmekle İngilizce veya başka bir dil öğrenilmiş sayılamaz. Ayrıca Türkçeyi iyi bilmek, iki komşu ülke arasında dostluk köprüleri kurulmasını sağlıyor. Türk kanallarının izlenmesi bu konuda yardımcılık yapıyor, ama Türk Dilinin bu şekilde bilim açısından öğrenilmesi mümkün değil. Oysa Türkçeyi ne pahasına olursa olsun korumalıyız. Bunun için de Türkçeyi okumak, okutmak ve öğrenmek gerekmektedir. Kitaplardan başka Türkçe gazetelerin basılması da önemli. Onlarda bilmece, masal ve çocukların dikkatini çekecek yazılar bulunmalıdır. Tek sözle, Türkçeye sahip çıkmazsak, millet olarak kaybolup gideriz. Çünkü dil bir milletin temel unsurlarından biridir. Onun için Türklüğü muhafaza etmek boynumuzun borcudur.

-Sayın Hocam, bu durumda,
ana dilimiz Türkçenin okunması için neler yapılmalı?

-Türkçe okutulmalı ve okunmalı ama şimdiki gibi paramparça değil. Türkçeyi okutmak için az çok araç gereç olması gerekiyor. Bizim Türkçe ders kitapları ise artık 18 yıllık ve helvacı defterinden beter oldular. Bu kitaplar acele çıkarıldı ve onlarla az veya çok birkaç yıl idare edildi, fakat o zamandan bu yana bir makalelik bile ders kitabı basılmamıştır. Yani
ana dilinin okutulması için biricik şart öğrencilerin ellerine ufak bir kitap vermektir. Onda yerli şair, yazar ve öğretmenlerin derlemiş olduğu yerli kişilerin ele aldığı hikayeler ve şiirler tanıtılmalı. Ders kitabının yerli uzmanlar tarafından hazırlanması gerekiyor. Bunun için yetişkin öğretmenlerin tecrübeleri alınabilir. İçerik olarak genellikle masallar, bilmeceler, türküler, efsaneler ama güzel Türkçe ile yazılmış eserler seçilip, çocuklara takdim edilmeli. Aksi takdirde eski ders kitabında görülen uygunsuz metinler olacak. Mesela, 3. veya 4. sınıfta mıydı, hatırlıyorum "Doldur nine yoğurdu!" diye bir metin vardı. Sözde Rodoplar için yazılmış ama Türk askerin Doğu'da savaş çilesini anlatıyordu. Yani bu kitapta Atatürk'ün resimleri atılıp, geride kalan konular hemen hemen Türkiye çocuklarına uygun bir şekilde verilmiştir. Bu kitaplar dil bakımından çocuklara yardım ediyor ama anlam, mana, ideolojik bakımından hayır. Çünkü çok yerlerde noksanlıklar var. Biz bunları zamanında izledik ve yeni kitap çıkarılmasını teklif ettik, fakat olmadı. Halbuki güzel doğa manzaralarıyla dolu bir kitapçık yeterlidir.

-Yazılı miras olarak gelecek nesillere ne bırakmak niyetindesiniz?

-Çok şey planlaştırdım ama hiç biri gerçekleştirilmedi. Bizden sonra gelecek nesillere, demin bahsettiğim 9. sınıf edebiyat kitabını, bir de 2000 yılında çıkan "Atatürk'ü Andık" kitabını bırakıyorum. Onun baskı sayısı 1000 adet, fakat okurlara yeterli olmadı. Sponsor bulabilirsek, daha en az 500 adet basılsa çok iyi olacak. Amacım "Oreşnitsalı
(Hasımlar) şair Ferhat'ın tüm eserlerini ve 1922 yılında Kırcaali'de basılan Atatürk Destanını kitap halinde yayınlamak. Her şeyi sağlığıma ve zamana bırakıyorum.

Söyleşi: Resmiye MÜMÜN

8 Şubat 2011, Kırcaali Haber Gazetesi Sitesi

23 Şubat 2011, Kırcaali Haber Gazetesi

Няма коментари:

Публикуване на коментар