- Sayın Osman, Sofya Banyabaşı Camii’nde Cuma namazında aşırı
milliyetçi ve ırkçı Ataka
partisinin
gerçekleştirdiği çatışmayı nasıl değerlendireceksiniz?
-Aşırı milliyetçi ve ırkçı Ataka partisi sempatizanlarının Sofya, Banyabaşı Camii’nde Cuma namazında cemaate saldırıları
bugünlerde yaşanılan en acı olaylardan biri diyebilirim. Maalesef, bu olay dünyada Bulgaristan ile ilgili
haberlerin ve yorumların başında yer alıyor. Yurt dışında
insanlar, ülkemizde cami önünde yanan namazlıkları görüyorlar. Bu gerçekten çok
kötü, acı bir olaydır. Fakat bundan daha kötü bir durum söz konusu. Ben geçen
gün Razgrad (Hazargrad) bölgesinde
Demir Baba Tekkesi’nde
yapılan mitingde de söylemiştim, benim korktuğum şu ki, Bulgaristan'da böyle
bir olayı alkışlayan bir grubun olmasıdır. İnternet aracılığıyla bu olayı
yakından izliyorum, tabii ki, çoğu insanlar Ataka’yı kınıyorlar, ama onları destekleyen
şovinist, faşist diyebileceğimiz bir grup mevcut. Bu grup eğer seçmen kazanmak
için böyle hareketlerde bulunursa, bu demek ki, Bulgaristan'da bir grup ırkçı
var. Bu insanlar azınlıkları kabul etmiyorlar, oysa azınlık nüfusunun sayısı az
değil, yani ırkçılar tehlikeli bir ateşle oynuyorlar. Bu da korkutucu bir
durumdur. Nasıl oluyor da bir belediye Cuma
namazı öncesi caminin
etrafında miting yapılmasını müsaade ediyor. Büyük soru bu, kim buna müsaade
ediyor? Hoparlörler yüksekmiş, ezan sesi yüksekmiş. Efendim, eğer ezan sesi
yüksekse, bu mesele gidip konuşulur, öyle midir, değil midir, anlaşılır.
Mesela, kilisenin çanları vurduğu zaman beni hiç rahatsız etmiyor. Eğer beni bu
ses rahatsız ediyorsa, gidip bu konuyu görüşürüm cemaatin yöneticileriyle. Ama
kilise çanları beni rahatsız etmiyor. Eğer gerçekten, hoparlörlerin sesi
yüksekse, cemaatin yönetimiyle görüşülür, acaba imkan var mıdır, yok mudur,
sorunu çözmeye değerlendirilir. Fakat hiçbir yerde ibadet zamanında bir
Müslümanın baskına uğraması hiçbir zaman kabul edilecek bir şey değil. Elbette
ki, bu durumda sabırlı ve soğukkanlı olmak gerekiyor. Bu olayda suçlu olanların
cezasını bulmaları için devletin sonuna kadar tüm gücünü kullanması lazım. Şu
anda devlet, yani yargı, kanunlara dayanarak bunu yapmazsa, bence bunun ardından
ülkemiz için iyi bir şey gelmeyecek. Milletvekili olarak benim yapabileceğim, Bulgaristan içinde ve
dışında hareket ederek, bu meseleyi böyle bırakmamak. Hiç kimsenin aklından
geçmesin ki, bu şekilde bizi korkutabilecekler. Tip insan olarak bizler,
seçmenlerimiz de öyle, biri yanağımıza vurduğu zaman öbürüne de vurmasına izin
vermiyoruz. Asla bunu isteyenlerin şansı yoktur.
-Hak ve Özgürlükler Hareketi, bu olaya karşı nasıl tepki verecek?
-Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin
(HÖH) bu
olaya karşı çok büyük tepkisi olacak. Tüm devletin kurumları kullanılacak,
yargı, yasama, yürütme ve diğer kurumların, yani tüm etkimizi bu meselenin
çözümü için kullanacağız. Savcının bu olayı çok ciddi bir şekilde ele almasını
isteyeceğiz, çünkü ibadet yerinde namaz sırasında Müslümanların basılması
hiçbir yerde duyulmuş bir şey değildir. Bu olayı, Avrupa Parlamentosu’nda, Avrupa Komisyonu’nda, Avrupa Konseyi’nde, uluslararası toplantılarda gündeme
getireceğiz. Ben Dışişleri
ve Savunma Komisyonu Üyesi
olarak çeşitli dış kurumlara gidiyorum. Bu konuyu
kesinlikle İslam Konferansı’nda
da duyuracağım. Devletin bu olayda sorumlu olan kişilerin cezasını kesmesi
gerekiyor. Eğer bu kişilere ceza verilmezse, devletin ırkçıların tarafını
aldığını kabul etmek zorunda kalacağız. Zannediyorum ki devlet taraf almaz,
çünkü Bulgaristan yargısına inanmak zorundayız. Bakalım, neticede ortaya ne çıkacak. Yargı bütün
hükmü cesaretiyle, yani hakimler, savcılar, hep birlikte bu işin üzerine
gitmezlerse, bu sorumluluktan kaçıyor demektir. Sorumluluktan kaçan insanların
ise, belli başlı bir görevlerde kalmaya hakkı yoktur.
-Ataka’nın bu
girişimini devletin desteklediğini mi ima ediyorsunuz?
-Yok, ifademi şöyle açıklayayım. Bulgaristan yasalarına göre yerel idareler devletin bir parçasıdır.
Belediye Yasası’na
göre bir mitingin olacağını veya olmayacağına
kararı belediye yönetimi verir. Bu miting için sorumlu olan Sofya Büyükşehir Belediye Başkanı'nın
yardımcısıdır. Kendisi çok iyi tanıdığım (eskiden
milletvekiliydi) İvan
Sotirov'tur. İşte Ataka’cılar,
bu Belediye Başkan Yardımcısı’nın
mitingi müsaade ettiğini savunuyorlar. Bir Belediye Başkan Yardımcısı, kim
olursa olsun, eğer bir cami dolayında böyle bir mitingin yapılmasına izin
veriyorsa, bence bu bilinçli olarak yapılmıştır. Onun için de bu kişi bunun
sorumluluğunu taşımak zorundadır. Biraz önce devlet derken, bunu kastetmiştim.
Fakat asıl devletten biz başka bir şey istiyoruz. Devlet yerinde bir devlet
ise, bu olayın sorumlularından hesap aramak zorundadır. Hem buna izin veren
kişi, hem ibadet yerinde Müslümanlara saldıran kişiler cezalarını alıp, hakkın,
adaletin, kanunun yerine gelmesi gerekiyor. Bu olayda mutlaka savcının
devreye girmesi gerekiyor. Bu olayla ilgili çirkin yorumlar da yapılıyor. Akşam
TV'de Başbakan Boyko Borisov'un yorumunu izledim ve onu kabul etmiyorum.
Kendisi, "Bu olaydan kimi partiler kar payı çıkarmaya çalışıyorlar"
diyor. Bir caminin basıldığı halde, üstelik bizler de Müslüman'ız, susmamızı mı
bekliyorlar?! Aynı
şekilde bir kilise basılsa, gene aynı tepkiyi vereceğiz. Bir kiliseye bağışta
bulunduğumuz zaman alkışlanıyoruz,
bir camiye bağışta bulunduğumuzda ise kökten dinci oluyoruz. Tabii ki, böyle
bir şey olamaz. Mesela, siyasetçilerin kafasında böyle bir düşünce geziyor.
Kırcaali'de ikinci bir caminin temelini atılmasını bekliyoruz. Belediye Başkanı
Hasan Azis'in, bugün yarın Prileptsi (Salifler) semtinde yeni bir cami
inşaatına başlanılmasına izin vermesini bekliyoruz. Bulgaristan'ın bu
bölgesinde nüfusunun yüzde yetmişi Müslüman'sa cami kurulmasının ne sakıncası
olabilir. Eğer bir dini örgüt ibadet yeri kurmak isterse, devletin yardımcı
olması gerekiyor. Oysa Başbakan, Müslümanlara saldırı yapıldığı zaman,
"Ataka ile HÖH seçmen kazanmak için birbirlerini karşı karşıya
getiriyorlar" diyor. Bizlere saldırmışlar, elimizi, kolumuzu bağlı mı tutalım
ki, bizi dövsünler, camiyi yaksınlar,
bizden bu mu bekleniliyor?! Öyle bir şey olmayacak. Hep söylediğimiz bir şey,
haklar verilmez, haklar alınır. Millet hakkını savunacak, icap ederse caminin
önünde gövdesiyle hakkını savunacak.
-Volen Siderov,
bu
tür hareketlerle ne yapmak istiyor?
-Şimdi ben bunu bilemem, onun teknik sekreteri değilim, ama o, ipin ucunu
kaçırmış bir insan. Çünkü konuşmalarını dinliyoruz, görüşlerini görüyoruz.
Siderov, devletin içinde bir ırkçılık siyaseti yönetiyor. Bütün bunda en acı
olay, bu partinin hükümetin koalisyon ortağı olmasıdır. Asıl düşündürücü olay
budur zaten. Resmi olarak Avrupa
Birliği (AB) önünde biz ortak değiliz diyorlar, ama nasıl o
zaman hükümet ayakta, yüzde 51 oyu yok. ATAKA, açık açığa hükümete ortak. Volen Siderov'un
çeşit çeşit konuşmalarını çok yakından takip ediyoruz. O, genelde Türkler’e ve Müslümanlara karşı konuşuyor, diğer
azınlıklara karşı değil. Hareketleri de zaten bunu gösteriyor. Ataka’cılar, kafalarındaki 17.
yüzyıla ait bazı görüşleri sahneye koyuyorlar. Bugün 21. yüzyılda olduğumuzun
farkında değiller sanki.
Besbelli ki, bu durumda birileri bizden hemen bir tepki bekliyor. Yok, biz
sabırlıyız, fakat sabrımızın korkuyla alakası yok. Bundan eminim ki, kimileri
Türk ve Müslüman halkının sabrını korku şeklinde yorumlayabilir. Ama öyle bir
şey yok. Sabırlı olmak korku değil, sabırlı olmak doğru bir karardır. Elbette
biz gereken cevabı vereceğiz. Hiçbir kimsenin bunda şüphesi olmasın. Bunun için
Avrupa'nın çeşitli kurumlarına başvuracağız. Başmüftülük krizinde nasıl İslam
Konferansı’na
kadar erdiysek, aynı şekilde Birleşik Milletler Teşkilatı’ndan sonra dünyada ikinci büyük bu örgütün
Balkan Sorumlusu olan Genel Başkan Yardımcısı’na Banyabaşı Camii olayını rapor edeceğim, olup biteni
ayrıntılarıyla bildireceğim. Biz bu olayın peşini bırakmazsak, İslam Konferansı
da bırakmayacak. Zaten bu olay AB içinde
bile büyük tepkilere neden oldu. Bulgaristan'ın dış ülkelerdeki yatırım imajı
sarsıldı. Bir Müslümanın camide yüzünün gözünün kana boyandığını gösteren bir
resmin dünyada görünmesi Bulgaristan'da etnik bir problem yaşandığını
gösteriyor. Bu durumda yabancılar buraya gelip de, on, yirmi, otuz milyon Euro
yatırımında bulunmazlar.
Ataka gibi partiler sadece ırkçıları teşkilatlandırmıyor, dışarıdan
Bulgaristan'a yatırım gelmesini de engelliyor. Yani bu olay, Bulgaristan'ın
ekonomisine de yansıyor. Düşünmek gerekiyor: Ataka, bunu neden yaptı? Arkasında başka bir
devletler, başka bir güçler duruyor mu? İşte bunu artık, zaman gösterecek.
Bizler bu sorunun cevabini bilmiyoruz, sadece tahmin ediyoruz.
Söyleşi: Resmiye
MÜMÜN
23 Mayıs 2011, Kırcaali Haber Gazetesi Sitesi
1 Haziran 2011, Kırcaali Haber Gazetesi
Няма коментари:
Публикуване на коментар